Site Loader

Özel hukuk ilişkileri bakımından, davanın açılıp açılmaması ve açılan davanın istenilen şekilde takibinin taraflara ait olması hususuna tasarruf ilkesi denir. Tasarruf ilkesi öbeğindeki “tasarruf” kelimesi hakkı kullanım serbestliği anlamındadır.

Özel hukuk ilişkilerinde asıl olan , hak sahibinin iradesidir. Bir kimsenin sahip bulunduğu hakkını kullanıp kullanmayacağı ve bunu bir dava haline getirip getirmeyeceği, tamamen kendisine ait bir husustur. Bu sebepler özel hukuk ilişkileri bakımından taraflardan birinin (hak sahibinin) talebi yoksa, hakim bir uyuşmazlığa kendiliğinden el koyamaz.

Keza, tarafların iradelerine tabi konularda, dava açıldıktan sonrada tarafların dava konusu üzerindeki tasarruf yetkileri devam eder. Başka bir ifadeyle, özel hukuk ilişkilerinde, dava konusu üzerindeki tasarruf yetkisi, kural olarak taraflara aittir. Bu sebeple kamu düzenine ait istisnai konular ve durumlar dışında davacı, davadan feragat edebilir. Davalı, davayı kabul edebilir veya her iki taraf sulh olarak davayı sona erdirebilirler. Tarafların , davayı sulh ile sona erdirebilmeleri, özel hukuk uyuşmazlıklarında tasarruf ilkesinin geçerli olmasının sonucudur. Benzer şekilde, taraflar davanın geri alınması konusunda anlaşabilirler, dava dosyasını işlemden kaldırabilirler. Başvurdukları kanun yolundan vazgeçebilirler.

24.maddede yer alan “dava” tabiri geniş olarak kabul edilmelidir. Görülmekte olan bir dava içinde yer alan ve hatta dava şeklinde ileri sürülmesi gerekmeyen “istem” , “iş” , “tedbir” gibi tarafa ait her türlü işlem de bunun kapsamına dahil edilmelidir. Ayrıca yine aynı şekilde kanun yolları bakımından da uygulanması gerekmektedir. Örneğin temyiz talebi yoksa Yargıtay’ın temyiz incelemesi yapması mümkün değildir. Bu bağlamda ihtiyari dava arkadaşlığından biri hükmü temyiz etmiş, diğeri etmemiş ise; hükmü temyiz etmeyen dava arkadaşı (taraf) bakımından hüküm kesinleşmiştir. Dolayısıyla Yargıtay’ın dava arkadaşı bakımından temyiz incelemesi yapabilmesi ve hükmü , onun lehine veya aleyhine bozabilmesi mümkün değildir.

Bazı durumlarda bir dava görülürken , tarafın başka bir hakkının bulunduğu anlaşılabilir veya derdest uyuşmazlığın çözümü başka bir mahkeme kararına ihtiyaç duyabilir. Bu gibi hallerde, ilgili tarafa (yeni) dava açması için süre verilebilir. Fakat hakim dava açılmadığı taktirde olaya ol koyarak kendiliğinden karar veremez.

Post Author: admin

3 Replies to “Tasarruf İlkesi”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir